Peygamberlerin İsmeti ve “Kendime Zulmettim” ayeti
49, Moskva, Venemaa




Diyorlar ki: Şialar peygamberlerin masum olduğuna inanmaktadırlar, halbuki peygamberlerden biri olan Hz. Musa (a.s) Kıpti adamı öldürdükten sonra kendisi şöyle söyledi:

{رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ}

“Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur. (Kasas, 16)”

Peygamberlerin İsmeti ve “Kendime Zulmettim” ayeti

Eğer masumsa, neden “kendime zulmettim” diyor?

Cevap

Kıpti adamın öldürülmesi konusunda Hz. Musa’nın yaptığı şey evla olan şeyin terk edilmesidir. Zira o adamın öldürülmesi şeriat açısından haram değildi. Özellikle savunma durumu vardı. Çünkü o, mazlum birinin zalim birinin pençesinde olduğunu görmüştü. Hz. Musa ona yardıma koşmalı ve onu yalnız bırakmamalıydı, ancak mazlumu savunmak zalim kişinin ölümüyle sonuçlanmıştı.

“Kendime zulmettim” diyorsa eğer, bunun bir sonucu olduğundan dolayıdır. Çünkü Firavun’un memurları Hz. Musa’yı tutuklamak için onun peşindeydiler ve o Mısır topraklarını terk ederek Medyen’e kaçmak zorunda kaldı. Yolda bir çok zorluklara ve sıkıntılara maruz kalmış ve Medyen’de ise on yıl çobanlık yapmak zorunda kalmıştır. Bu sıkıntıların tamamı kendisini zorluklara attığı için bir çeşit kendine zulmetmektir. Allah’a zulmetmek değil. Bir önceki ayette geçen: “Bu şeytan işidir”den maksat ise bu iş ansızın olmuştu, zira eğer Hz. Musa (a.s) sabretmiş olsaydı bu Kıpti adamda öteki Firavun taraftarları gibi denizde boğulacaktı. Dolayısıyla yaptığı eylem zaten haram değildi, bilakis Hz. Musa’nın zahmete düşmesine sebep oldu.

Bunun bir benzerini Hz. Adem hakkında da okumaktayız. Yasak ağaçtan yemiş ve bunun tekvini etkisini görmüştür:

{رَبَّنا ظَلَمْنا أَنْفُسَنا وَ إِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنا وَ تَرْحَمْنا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخاسِرِينَ}

“(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. (A’raf, 23)”

“Kendimize zulmettik” cümlesi, Allah’ın yasağını çiğnedikleri için O’na değil de kendilerine zulmettiklerine açık bir kanıttır. Kendine zulmetmenin nişanesi ise rahat, sakin, huzurlu bir yaşamdan rahat olmayan, sıkıntı ve zorluklarla dolu dünya yaşantınsa inmektir.

Son olarak şunu hatırlatalım ki enbiyaların günahsızlığına ve ismetine inanmak Şia’ya has bir durum değildir. Ehli Sünnet büyükleri de peygamberlerin nübüvvet makamına nail olduktan sonra masum olduklarına inanmaktadırlar.

Has ve Has olmayan Gaip İlim

Diyorlar ki: “Peygamber, Allah’ın mahlukları içinden seçilmişti ve Allah’ın izni ile gaip ilmini bilmekteydi” sözünde yanlışlık var. Çünkü Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:

{إِنَّما أَنَا بَـشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحی إِلَيَّ...} ; De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, vahyolunuyor. (Kehf, 110 ve Fussilet, 6)”

Dolayısıyla gaybı bilmek Allah’a mahsustur.

Cevap

Bazıları “Allah’a mahsus olan gaip ilmi”ni “O’na mahsus olmayan gaip ilim”le ayıramadıkları için demagoji yapmakta ve hepsini Allah’a mahsus kılmışlardır. Halbuki eğer Kur’an’a müracaat etmiş olsaydılar ve insaf ve anlayış sahibi olsalardı bu şekilde sözler sarf etmezlerdi. Şöyle ki: Gaip ilmi iki çeşittir:

1. Zati ve Sınırsız Gaybi İlim

Kesbi ve sınırlı olmayan “zati ilim” şeklindeki gaip ilmini bilmek Allah’a mahsustur ve hiçbir varlık bu özellikte O’na ortak değildir. Şahadet (görülebilen, müşahede edilebilen) ve gaip olmayan şeyleri bilmek bile zati ve sınırsız olarak sadece Allah’a mahsustur. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim devamlı olarak “Gaybı da görülebilen alemi de bilendir. (En’am, 73)” buyurmaktadır. Dolayısıyla gaip ilmini Allah’a mahsus bilerek O’nun dışındakileri nefyeden ayetlerden maksat zati ve sınırsız gaybi ilimdir. Örneğin:

{قُلْ لا يَعْلَمُ مَنْ فِي السَّماواتِ وَ الْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلاَّ اللَّهُ وَ ما يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ}

“De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. (Neml, 65)”

Veya başka bir ayette peygamberin diliyle şöyle buyurmaktadır:

{وَ لَوْ كُنْتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لَاسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَ ما مَسَّنِيَ السُّوءُ إِنْ أَنَا إِلاَّ نَذِيرٌ وَ بَشِيرٌ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ}

“Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. (A’raf, 188)”

Peygamber (s.a.a) zati olarak ve derinlemesine gaipten haberdar olmadığı için ve anlaşıldığı üzere bu konudaki bilgisi sınırlı olduğundan kendisini ayette geçtiği şekilde vasfetmektedir.

2. Sınırlı ve Kesbi (kazanılmış) Gaybi İlim

İlahi eğitimle olan bu tür bilgi, akli ve rasyonel imkana sahiptir. Ayet ve rivayetler, peygamberlerin bu bilgiye sahip olduklarına açık bir tanıktır. Sadece Yusuf Suresinde, Hz. Yakup ve Hz. Yusuf’un (a.s) defalarca perde arkasından haberler verdiği ve bunun asla bir mucize yönünün olmadığı, bilakis ilahi bir eğitimle elde edildiğidir. Şimdi bunlara işaret ediyoruz:

a) Hz. Yusuf (a.s) rüyasında güneş, ay ve on bir yıldızın kendisine secde ettiğini görür. Babası ilahi bir talimle gaip perdesinden, yani oğlunun parlak geleceğinden haberdar olur ve şöyle buyurur: “Rüyanı kardeşlerine söyleme.”

b) Hz. Yusuf’un (a.s) kardeşleri babalarından Yusuf’u kendileriyle birlikte gezmeye gitmeleri için izin vermesini istediğinde şöyle söyler: “Kurdun onu yemesinden korkuyorum.” Burada da çocuklarının gelecekteki yalanlarını açıklamaktadır. Bundan dolayı, geri dönüp bir yalan uydurduklarında hepsini tekzip ederek şöyle der: {بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْراً};(Yakub) dedi ki: Bilakis nefisleriniz size (kötü) bir işi güzel gösterdi. (Yusuf, 18)”

c) Hz. Yusuf (a.s) zindana düştüğü vakit, hapisteki iki kişinin geleceğinden haber vererek şöyle der: “Sizlerden biriniz efendisine şarap sunacak, ötekisi ise asılarak kuşlar beynini yiyecek.”[1]

d) Kralın rüyasını ona anlattıklarında o, ilahi bir talimle yedi yıl bolluğun ardından yedi yıl kuraklığın Mısır’a hakim olacağının haberini verdi.[2]

e) Uzun yılların ardından Hz. Yusuf’un sağ olduğu haberini vermesi için birisini Mısır’dan gönderdiklerinde daha Kenan topraklarına haberci varmadan Hz. Yakup (a.s) şöyle der: “İnanın ki ben Yusuf’un kokusunu alıyorum.”[3]Ancak çocukları ona inanmaz.

Bu haberlerin hepsi Allah’ın izni ile bir tür gaipten haberdar olmaktadır. Siz diyorsunuz ki bunların bazıları rüya yorumudur, ancak rüya yorumunun kendisi bir tür gaipten haber vermektir.

f) Hz. Salih (a.s), deveden haberdar olduktan sonra kavmine şöyle der:

{تَمَتَّعُوا فِي دارِكُمْ ثَلاثَةَ أَيَّامٍ ذلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ}

Sâlih dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helâk olacaksınız)!» Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi. (Hud, 65)”

Hz. Salih (a.s) kavminin alınyazısından ilahi talim dışında nereden haberdar olmuştu? İster bunun adını vahiy koyun isterse başka bir şey.

g) Hz. Nuh (a.s) kavminin geleceğinden kesin olarak haber veriyor ve ilk olarak şöyle diyor:Allah’ım! Onlardan bir tanesini bile sağ bırakma. O anda gaipten haber vererek şöyle diyor:

{إِنَّكَ إِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبادَكَ وَ لا يَلِدُوا إِلاَّ فاجِراً كَفَّاراً}; “Çünkü sen onları (sağ) bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlâksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler). (Nuh, 27)”

Bunlar, asla mucize yönü olmayan Kur’an-ı Kerim’de nakledilenpeygamberlerin gaipten haberdar olduklarına dair numunelerdir. Mucize yönü olmuş olsa bile bu tür gaipten haberdar olmanın Allah’a mahsus olmadığına delildir.

SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED’İN (S.A.A) SÖZLERİNDE GAİPTEN HABERLER

Sahihi Buhari, Müslim ve siyer kitapları, Hz. Peygamberin haber verdiği gaybi bilgilerle doludur. Burada bunlardan örnek olarak ikisine değiniyoruz:

1. Ammar bin Yasir, Mescid’in yapımı için kerpiç ve taşlarla yüklü olarak Allah Resulünün (s.a.a) yanına gelerek şöyle seslendi: “Ey Allah’ın Resulü! Onlar beni bu ağır yükle ölüm sınırına getirdiler.” Hz. Resulullah (s.a.a) onun sağ kalacağını haber vererek şöyle buyurdu: “Bunlar senin katilin değillerdir, senin ölümün isyankar ve azgın bir grubun eliyle olacaktır.”

وَيْحَ عَمّارٍ تَقتُلُه الفِئةُ الباغيةُ يَدعُوهُم إلی الجَنَّةِ وَ يَدعُونَه إلَی النّارِ

“Ammar’a yazık! Azgın bir grup onu öldürecektir. Ammar onları cennete onlar ise onu ateşe davet edecektir.”[4]

2. Hz. Peygamber efendimiz Hz. Ali’ye şöyle buyurmuştur: “Nakisin (ahdini bozanlar), Kasitin (zalimler) ve Marikinle (dinden çıkan, isyancılarla) savaşacaksın.”[5]

Araştırmacı ve muhaddisler, Allah Resulünün gaybi haberleri konusunda “melahim” (destanlar) adı altında bir çok konuya temas etmiştir. Gökyüzü ricallerinin makam ve derecelerini tanımak isteyenler için oldukça faydalıdır.

Aynı şekilde evliyaların gaipten haberleri konusunda bilgi edinmek isteyenler “Agah-i sevvom” (Üçüncü bilgi) kitabına başvurabilirler.

ABNA.İR


[1] -Yusuf Suresi: 41. Ayet.

[2] -Yusuf Suresi: 47. Ayet.

[3] -Yusuf Suresi, 95. Ayet.

[4] -Sahihi Buhari, Kitabu’s Salat, babu’t taavun fi binai’l mescid, h. 447.

[5] -Müstedrek Hakim, c. 3, s. 140.

0 vaatamisi
 
Kommentaarid

Kommentaare veel ei ole.
Lisa kommentaar, ole esimene!

Päevikud
Päevikute uuendamine toimub iga 5 minuti tagant.