HAYAT VE BEN !!..
44, Çankaya, Türgi

Otuz beşime bastım geçen hafta...

İlk yarı bitti: Hayat:1 – Ben:0...!!!

Ama belliydi böyle olacağı

Nicedir başlamıştı belirtiler:

Yolda çocuklar “ Amca şu topu atıversene” diye seslendiklerinde

kuşkulanmıştım ilkin...

Sonra saçlarımdaki beyaz teller tescilledi yarı yolun ufukta göründüğünü,

Baktım; lise fotoğraflarım sararmış, sınıf arkadaşlarım yaşlanmış.

Eş dost sohbetlerinde sağlık ve çocuk konuşulur olmuş, seyahat ve aşk yerine...

Gök gibi gürlemeye alışkın müzik setimin ses düğmesini kısar olmuşum, içimdeki uçurtmanın ipini çekercesine...

Bizim zamanımızda diye başlayan nutuklar atmaya başlamışım

mezuniyet törenlerinde,

-Hayret daha dün değil miydi benimkisi?..

Yıllar yılı dudak büktüğüm “ ölümden sonra hayat” masallarına kulak kabartmaya başlamışım gizlide gizliye...

İple çektiğim Haziranlara sırt çevirmişim.

Yaşamın orta sahasına girmişim, irkilmişim...

Ruhumun ikizleri yine çekiştiriyorlar kollarımdan;

Biri, “daha ne gördün ki “ diyor yüzünde papatyalarla, asıl şimdi başlıyor hayat!... Bundan sonrası rahat!..

Lakin “ Buydu görüp göreceğin” diye efkarlanıyor öteki... ikinci yarı geçer hızla, yaşlanırsın zamanla...

Yaşı genç olanlar 35 e uzak durduklarını sanarak “ Sahi oldu mu o kadar? Hiç göstermiyorsun tesellisindeler.

35 le çoktan tanışmış olanlarsa “Hayata hoş geldin” pankartlarıyla karşılamadalar...

İlk yarı sadece bir ısınmaymış meğer: asıl ikinci yarıda anlaşılırmış tadı hayatın... kavganın...aşkın...

Bense şaşkın...devre arası bilançolardayım.

Son dönemde kim bilir kaç kez eski anıları yaralı ele geçirdim, belleğimin derinliklerinde?...

Kim bilir kaç kez kendime yakalandım, kendimden kaçarken?...

Ve sustum vicdan sorgularında...

Aksi sedamla bile dertleşemedim. Meğer ne yaman serüvenmiş hayat? Bazen yediveren gülleri gibi bereketli...

Sanki hayat değil, Körfez Krizi mübarek: Bir koyup beş alıyorsun...

Yaşıyor, seviyor ve seviliyorsun... Bazense kıtlıktan kırılıyor ortalık, şaşıp kalıyorsun...

Oysa herkes bilmezden gelse de skoru belli oyunun:

30’ lar da dedeni ve nineni kaybediyorsun, 40 lar da anneni ve babanı...Ve yetmişlerde kendini...

Şimdi devre arası, yolun yarısı...

Bugüne dek ancak tanıştık hayatla... Ben ona kendimi tanıttım, O bana kendini...

Göğsüme madalya gibi dizdim hatalarımı...

Zaferlerim onlar benim, olgunluğumun yapı taşları...

Ve derin bir yara gibi sakladım başarılarımı...

Asansör çıkarken yukarı, dönüp bakmadım bile aşağı...

Dönmesin diye başım...

Ben İstikballe arkadaşım...

Ne var ki her şey yarım...

Hayat da yarım, sevdalarda...

Daha diyeti ödenmedi sevinçlerin...

İhanetlerin hesabı sorulmadı...

Nazım’ ın dediği gibi “ Kopardım portakalı dalından ama, kabuğu soyulmadı, sevdalara doyulmadı...”

“ Doydum diyen görmedim ki ben zaten...”

Lakin gel de zamana anlat bunu...

Sahi nedir bu telaş, bu kin? Sanki ölüye can yetştireceksin...

Baktım ikinci yarı kapıda...ve hayatın ceza sahası yakın...

Doldurdum bir kara kutuya 35 yılın hesabını.

Acılar, sancılar bir çekmecede sevdalar diğerinde...

Bir yerde hüzünler ve korkular, bir üstte sevinçler ve zaferler...

Kat kat, dizi dizi dizdim kullanılmış takvimlerimi,

Sabırla kapattım kutuyu, sevgiyle mühürledim ağzını...

İlk yarı bilançom o benim: Yangında ilk kurtarılacak... Kazada ilk açılacak...

Yarımlar tam olduğunda kara kutuyu açıp bakanlar teşhis koyacaklar halime...

“ Çok mutlu olmuş, fazla yüksekten uçmuş zavallı” diyecekler

Ya da,

“ Sebepsiz alçalmış... Bile bile vurmuş kendini dağlara!..”

Fakat kara kutu ancak bir kısmını söyleyecek hikayenin...

Kalanı benimle gelecek...

Dağların yamaçlarına savuracağım en mahrem hatalarımı...

Reyhanlar saklayacak sırlarımı...

Skoru bir tek Ege’ nin suları bilecek...

Denize kavuşabilirse eğer içimdeki nehir...

HAYAT : 0 - BEN : 1

6 vaatamisi
 
Kommentaarid

Kommentaare veel ei ole.
Lisa kommentaar, ole esimene!

Päevikud
Päevikute uuendamine toimub iga 5 minuti tagant.